7 Ocak 2010 Perşembe

beklenti

Beklentilerimizin kurbanı olduğumuz sürece yalnızız. Bir çift tanırdım geçmişte birbirlerini yer durulardı. Aslında tek niyetleri birbirlerini ( iyi tanıyor olsalar bile) birbirlerini iyi tanımaktı. Bütün yaşamlarını birbirlerine entegre etmiş yalnızca birbirlerini düşünür birbirlerini besler birbirleriyle sevişir birbirlerini dinlerlerdi. Beklentileri o kadar büyüktü ki çevrelerindeki insanlar bunun yapay bir duygu olduğunu bilmelerine rağmen tek kelime bile edemiyorlardı. Böyle bir vaziyette kendilerini dışarıya açmak konusunda çok tereddüt içindelerdi. Tek beklentileri -ki bu büyük bir beklentiydi- birbirlerinin olmaktı. Ardından ben –anlatıcı- hariç etraflarında kimsenin kalmadığını anladılar. İşte o an bayan kişisi anladı ki yanlış bir yol bu yol. Erkek kişisi daha duygusal ve daha ağır bir melankoliye sahipti. Bu yüzden o hala birbirlerinin birbirlerine yetebileceğini ve gerisinin yalan olduğunu söylerdi bana. Halbuki artık bayan kişisi artık böyle düşünmüyordu. Ve kaçınılmaz son artık ciddi manada kaçınılmazdı. Bayan kişisi olayın daha da vahimleşmesini engellemek istediğinden ilişkide erkek kişisini yalnız bırakma kararı aldı. Ve asıl olay buradan sonra başladı:



- Dünya beni bu kadar yorarken neden sen yoksun?
-Yanlış bir cümle oldu sevgilim. Senin ve benim dünyamız zaten birbirimizden oluşuyor. Bu durumda aldığım karar da düşünülürse benim olmamam gayet doğal değil mi?
-( Kararsız bir ifadeyle) Beni anlamıyorsun sensiz yaşayamam!!!
-(Kararlı bir ifadeyle) İşte benim de anlatmaya çalıştığım olay tam olarak bu… Biz sadece dünyayı birbirimiz olarak görüyoruz sevgilim. Bu yüzden bu ilişkinin sonu gelmeli…
-(Üzgün bir ifadeyle) Senden nefret etmemi sağlamaya çalışıyorsan boşa uğraşma beceremezsin.
-(Yavaş yavaş sinirlenerek) Bu ilişkinin sonu geldi…


Dedi ve gitti…


Aylar sonra erkek kişisi hayatını düzene sokmak konusunda inatçılık yaptığından artık bayan kişisine göre daha güçlüydü. Bayan kişisinin anlatmaya çalıştığı olguyu kavramış bunun doğrultusunda yola devam etme kararı almıştı. Ve başarmıştı da. Lakin bayan kişisi bu kadar başarılı değildi. Kendisini muazzam bir boşlukta hissediyor uygulamaya çalıştığı düşüncenin doğruluğu konusunda şüphesi olmasa da uygulama konusunda sorunlar yaşıyordu.

-Yavaş yavaş ölüyorum.
dedi bana. Ve de dediğini yaptı. Sessiz ve kimsesiz bir şekilde kendisini geçmişte hayatının en güzel dakikalarını yaşadığı odada asmıştı. Dayanıksız kalmıştı. Kendi beklentilerinin değişmesi beklentisinin peşinden ölüp gitmişti.

-Bunu anlamaya çalışmak beni yoruyor.

dedi bana erkek kişisi ve ne yazık ki başa dönmüştü. Evet bayan kişisinin düşündüğü mantığı kendisi uygulamada başarmıştı lakin bu seferde bunu ona aşılayan idolün bu hale gelip acınası bir şekilde onları terk etmesi onu yoruyordu. Anlam veremiyordu bu beklenti çarpıklığına.

-Beklentilerimizin kurbanı olduğumuz sürece yalnızız.

dedi bana bir gün ve bende bu yazıyı yazdım… G.K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder