12 Mart 2010 Cuma

orda mısın?

orda mısın? hayır değilsin. ben yalnızım bu odada. neden biliyor musun? ben sen hepimiz yorulduk. artık birbirimizin yüzüne bakınca güzel sevgi dolu günleri değil de ' ulan yarın ne yapıcam' sorusunu getiriyor aklımıza bu gerizekalı hissiyat düşmanı beyinlerimiz. ( beyin gerizekalı olur mu hiç yaaewww? ) olmaz neden olsun. ama ben sen hepimiz böylesine yorulduysak eğer. ben sen o hepimiz böylesine bitkin ve hüzünlü bakıyorsak artık boş aynalara evet evet dostum beyin artık sadece yöneten ama öyle sağlam şeyleri değil tamamen merkezi şeyleri yöneten gerizekalı bir aygıt olur. sen bunu okumayan. sana diyorum. boşver okuma. gerek yok beni anlamana. hem anlasan ne olur ki? artık hepimiz biliyoruz ki yolun sonunu bile göremeyecek kadar yorgunuz. hepimiz farkındayız düşüşün hepimiz biliyoruz ki biz başaramadık.
( hadi herşeyi unutp devam edelim yaşantımıza seviglimize sarılalım oturup yıkılana kadar içelim ya da ne bileyim kendimizi atalım bi yerlerden aşağı. ama ne olur dostum ne olur bırakalım bu saçmalıkları.) yorulduk... hepimiz... sen ben hepimiz yorulduk eski dostum.)


g.k.

25 Ocak 2010 Pazartesi

şişşşt

şişşşşt sen!!! bu hayattan zevk almıyo musun?
o zaman bırak işi gücü zaten bi boka da yaradığın yok anca yazıyorsun.

şişşşşt lan!! bakma öyle oğlum kameralar geliyo. hadi kaçalım burdan.
yok abi dur bak ünlü olcaz şimdi.

şişşşt oğlum!!! uğraşma vazoyla kırıcan.
zaten senin hayal gücün büyürken ki zeka gelişimin benim hiçbir tarafımda değil benm tek derdim vazo vazo vazo.

şişşşt aşkım!!! hadi gezdir beni.
halbuki gözlerinin içinde kaybolmak vardı şimdi.

şişşşt baba!!! bana para ver haftanın 6 günü köpek gibi verdiğin emeklerin bi tarafına koymam lazım.
hem sen baba değil misin anneler babalar bakmak zorundalar bize değil mi?

şişşşt polis!!! sen benim verdiğim vergilerle bana dayak atıyosun.
halbuki bu memlekette parayı veren düdüğü çalmıyo muydu?

şişşşt sen!!! ne aramaktasın? seni yoran ne bu karanlıkta? sen kimsin? yoksa tamamen kafamda tasarladığım bi hayal misin? yok yok sen tamamen gerçeksin. git burdan. çık kafamdan!!! sen bana zarar veriyosun!!! düşünmemem lazım benim kafa yormamam lazım yoksa o polisler ailem arkadaşlarım herkes benden nefret ederler. git başımdan seni istemiyorum DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUM!!!

bu yazı kendini boşlukta hisseden arkadaşlarıma yazılmıştır...

güzel

tekrar evde olmak güzel...

9 Ocak 2010 Cumartesi

saliseler

yalnızlığın tadını çıkartmak bazen çok keyifli. ama bu gece olay çok farklı bu gece kendimi yalnız hissetmek beni yormakta. güzel bi gece aslında bu ama sanırım sıkılmak için sebep aramaktayım. bu gece uzun zamanki konseptten uzaklaşıp biraz daha derinlere inmeyi umuyorum. bu yazı çok güzel olacak söz veriyorum.

arkada çalan müzik gözlerimi saliseliğine kapattığımda beni başka diyarlara götürüp orda bırakıyo. hayatı salise salise yaşamak için nelerimi vermezdim.hem bu kadar hızlı bi yaşantıda kimbilir ne kadar çok es geçtiğimiz mevzu vardır değil mi sevgili minikler? içinde bulunduğum ortamda abilik yaptığım arkadaşlarıma verdiğim öğütlerden birisi de bu (ki çok yoktur) hayatı yarış atı gibi koşan genç dostlarıma verebileceğim nadir akıllardan birisi de bu. hayat saniyeyle değil saliseyle anılmalı... kendimize bakmak, insanlarla takılmak, ders çalışmak bunlar uzun soluklu işler, gerek yok. gözyaşı dökmek, nefes almak, göz kırpmak, bunlar daha öenmli mevzular şu an. saliseler... benim küçük narin sevgili hayatlarım...

7 Ocak 2010 Perşembe

beklenti

Beklentilerimizin kurbanı olduğumuz sürece yalnızız. Bir çift tanırdım geçmişte birbirlerini yer durulardı. Aslında tek niyetleri birbirlerini ( iyi tanıyor olsalar bile) birbirlerini iyi tanımaktı. Bütün yaşamlarını birbirlerine entegre etmiş yalnızca birbirlerini düşünür birbirlerini besler birbirleriyle sevişir birbirlerini dinlerlerdi. Beklentileri o kadar büyüktü ki çevrelerindeki insanlar bunun yapay bir duygu olduğunu bilmelerine rağmen tek kelime bile edemiyorlardı. Böyle bir vaziyette kendilerini dışarıya açmak konusunda çok tereddüt içindelerdi. Tek beklentileri -ki bu büyük bir beklentiydi- birbirlerinin olmaktı. Ardından ben –anlatıcı- hariç etraflarında kimsenin kalmadığını anladılar. İşte o an bayan kişisi anladı ki yanlış bir yol bu yol. Erkek kişisi daha duygusal ve daha ağır bir melankoliye sahipti. Bu yüzden o hala birbirlerinin birbirlerine yetebileceğini ve gerisinin yalan olduğunu söylerdi bana. Halbuki artık bayan kişisi artık böyle düşünmüyordu. Ve kaçınılmaz son artık ciddi manada kaçınılmazdı. Bayan kişisi olayın daha da vahimleşmesini engellemek istediğinden ilişkide erkek kişisini yalnız bırakma kararı aldı. Ve asıl olay buradan sonra başladı:



- Dünya beni bu kadar yorarken neden sen yoksun?
-Yanlış bir cümle oldu sevgilim. Senin ve benim dünyamız zaten birbirimizden oluşuyor. Bu durumda aldığım karar da düşünülürse benim olmamam gayet doğal değil mi?
-( Kararsız bir ifadeyle) Beni anlamıyorsun sensiz yaşayamam!!!
-(Kararlı bir ifadeyle) İşte benim de anlatmaya çalıştığım olay tam olarak bu… Biz sadece dünyayı birbirimiz olarak görüyoruz sevgilim. Bu yüzden bu ilişkinin sonu gelmeli…
-(Üzgün bir ifadeyle) Senden nefret etmemi sağlamaya çalışıyorsan boşa uğraşma beceremezsin.
-(Yavaş yavaş sinirlenerek) Bu ilişkinin sonu geldi…


Dedi ve gitti…


Aylar sonra erkek kişisi hayatını düzene sokmak konusunda inatçılık yaptığından artık bayan kişisine göre daha güçlüydü. Bayan kişisinin anlatmaya çalıştığı olguyu kavramış bunun doğrultusunda yola devam etme kararı almıştı. Ve başarmıştı da. Lakin bayan kişisi bu kadar başarılı değildi. Kendisini muazzam bir boşlukta hissediyor uygulamaya çalıştığı düşüncenin doğruluğu konusunda şüphesi olmasa da uygulama konusunda sorunlar yaşıyordu.

-Yavaş yavaş ölüyorum.
dedi bana. Ve de dediğini yaptı. Sessiz ve kimsesiz bir şekilde kendisini geçmişte hayatının en güzel dakikalarını yaşadığı odada asmıştı. Dayanıksız kalmıştı. Kendi beklentilerinin değişmesi beklentisinin peşinden ölüp gitmişti.

-Bunu anlamaya çalışmak beni yoruyor.

dedi bana erkek kişisi ve ne yazık ki başa dönmüştü. Evet bayan kişisinin düşündüğü mantığı kendisi uygulamada başarmıştı lakin bu seferde bunu ona aşılayan idolün bu hale gelip acınası bir şekilde onları terk etmesi onu yoruyordu. Anlam veremiyordu bu beklenti çarpıklığına.

-Beklentilerimizin kurbanı olduğumuz sürece yalnızız.

dedi bana bir gün ve bende bu yazıyı yazdım… G.K.

5 Ocak 2010 Salı

dostlarıma

Ey yüce dostlarım!!!
Hayatıma renk katan bütün yaratıklar. Siz benim vicdanımın ilacısınız. Siz benim en süslü kelimelerimsiniz. Siz benim umutlarımsınız. Siz benim gözyaşlarımsınız. Siz benim hapishanemsiniz. Siz benim ağlama duvarımsınız. Siz benim dublörümsünüz. Siz ey yüce insanlar!!!

İyi ki varsınız…
G.K.

17 Kasım 2009 Salı

plan

tanrının her yaratılan için bir planı var mıdır acaba? bugünkü sorumuz bu sevgili minikler. bence vardır. örneğin: (ki çok sığ bir örnek olacak ama yazmam lazım.) jeoloji mühendisliğinde okurken gördüğüm mineraloji dersi ( ki bilenler bilir baya uğraşmıştım onunla) ni verdikten sonra malzeme mühendisliğine geliyorum ve bir bakıyorum hammaddeler diye bir ders var. içeriğine bakıyorum ulen bizim mineralojide gülüp geçtiğimiz bunlar en basitleri deidğimiz mineraller burda hammeddaler olarak geçiyor. ( örnekse: talk jips kuvars falan ) düşünüyorum ulan yoksa millet çatır çatır kalırken ben bu dersten rahat rahat geçecek miyim? ikinci dönem görücez. işin diğer kısmı sınıf arkadaşlarım ki çoğu küçücük gencecik insanlar sınavlarda panik olurken ben fazlasıyla rahatım. bütün bunlar jeoloji geçmişimle alakalı biliyorum. ama yine de düşünmeden edemiyorum acaba tanrının bizimle ilgili bi planı vardı da bunu yüzünden mi ben 3 yılımı jeolojide harcadım? umarım böyle bir durum yoktur. buraya geldğimden beri hep afyonla alakalı yazılar yazmaktayım bu yüzden değiştiriyorum yazıyı. bu günlerde manyak gibi metallica dan garage days albümünü ve bu albümde yapılan coverların orjinal versiyonlarını dinliyorum. metallica üyeleri resmen cover ladıkları şarkılara ruh katmışlar. arkadaş o öyle yazılmaz böyle yazılır demişler. önceki senelerde neden üstünde durmadığımı anlayamıyorum. son zamanlardaki vazgeçilmezlerimden biri de redd. tavsiye ederim '21' albümü muhteşem. kendinizden birşeyler bulmazsanız gelin yüzüme tükürün. (şakaydı) tükürmek bi yana baya güzel albüm olmuş. ayrıca son zamanlardaki bir diğer vazgeçilmezimde çay ve kahve oldu. deli gibi kahve tüketmekteyim ve uyku düzeni diye birşey kalmadı. ( ki zaten yoktu :) ) buralarda günler böyle geçiyor. iki gün sonra ankaraya gidicem bu duyguyu anlatamam. inanılmaz derecede heyecanlıyım tek düşüncem ben burdan gitmeden sınav soonuçlarının açıklanması bu sayede rahat bir 2 hafta geçiricem. hepinizi saygıyla selamla... ne diyorum lan meclis konuşması değil ki bu :) hepinize sevgiler. geldiğimde ankarada olanlarla mümkün mertebe görüşmek istiyorum umarım gerçekleştirmek istediğimiz planlar suya düşmez. fuck yeah!!!