26 Temmuz 2009 Pazar

umut

solgun yüzü ve huzursuz tavrıyla hiçbir zaman elde edemeyeceği ama hep umut ettiği sevgiliyi bekledi yıllarca. uzun sakalları ona dedesinden mirastı. tıpkı çalıştığı yer gibi. o bir kolleksiyoncuydu ve bütün hayatı babasından kalan o eski işyerini aykata tutmaktı. çevresi pek de geniş olmayan lakin etrafındaki insanlardan saygı gören bir insandı. yaptığı tek iş (belkide yapabileceği başka bir iş olmadığını düşündüğünden) kolleksiyonculuktu. ve bir gün o da diğer masum insanlar gibi rahatsızlandı. rahatsızlığının sebebi tek kötü alışkanlığı olan sigaraydı. tabii bu lafı o adama söyleseniz sizi elinde tuttuğu eski bastonla kovalardı. çünkü onun işinin dışında sevdiği tek şey sigara içmekti. duyduğu hazzı tanımlamak onun açsından basitti.'bunu yaratan insan eminim cennete gidecek' derdi.

artık yaşlıydı ve nefes almakta çektiği güçlük onun sigara içmesine engel değildi. o hala hep beklediği sevdiğinin, ruh eşinin bir gün geleceğine inanıyordu. çevresindeki işyerlerinde yaşayan insanlar artık nefes almanın onun için bir işkence olduğunu anladılar ve bir hastaneye gitmesi yönünde biraz da korkarak ona yardımda bulundular. hastaneler onun pek de sevdiği yerler değillerdi. en son gittiğinde çocuktu ve o hastaneden babasının ölüsüyle çıkmıştı. annesinin ağıtları hala kulağında olan bu adam isteksiz bir şekilde hastaneye gitmeyi kabul etti.

hastaneye vardıklarında hayatın yalnızca eski ve biraz da değerli eşyaları toplayıp onları satmaktan ibaret olamdığını anladı. çeşitli hastalarla karşılaştı yattığı koğuşa benzeyen odada. ve hayatının bunca zaman sakin geçmesinden ötürü duyduğu mutluluk ona güç verdi. yalnızca bir kadına gözü hep takıldı. kendi yaşlarında olduğunu tahmin ettiği bu kadın ayda bir ziyaretçisi olan, sahte gülücüklere alışmış ve o gülücükler gibi sahte gülücüklerle gelen misafirlerini ağırlayan onlara iyi olduğunu ispatlamaya çalışan kendisi gibi yaşlı ama güçlü bir kadındı. birden o kadına derin bir şekilde tutulduğunu farketti. kendisini ilkokulda ilk gördüğü öğretmenine aşık olduğu günkü gibi hissediyordu. zorlukla yatağından kalktı ve bacaklarını sanki hiç kullanmamış gibi hissetmesine rağmen zorlukla kadının yanına gitti. 'nasılsınız güzel bayan?' diye sorduğunda kalbinin ağzından çıkacağını düşündü. hayatında eşya sattığı insanlaarın dışında kimseyle pek konuşmayan bu adam o kadını gördüğü günden beri şiirler yazıyor dedesindne öğrendiği farklı bir dilde şarkılar söylüyor etrafına mutluluk saçıyordu. kadın yavaşça doğruldu ve içten duygularla kendisine sorulduğunu düşündüğü masum soruya aynı masumiyette cevap verdi:
' teşekkür ederim beyefendi iyi olmaya çalışıyorum. siz nasılsınız?' adam bi an cevap veremeden öleceğini düşündü. ve cevap verdi: ' burada beni ziyarete gelen hiç dostum yok. ve size özeniyorum. bunun dışında gerçekten iyiyim.' kadın aldığı cevabın ne kadar acı verici olduğunu anlatmaya çalışırmışcasına yüzün eğdi. 'arkadaşlarınız da mı yok beyefendi?' dedi. ' arkadaşlarımın çoğu işlerinin başındalar ve benim gibi yaşlı bir adamla ilgilenmek istemiyorlar' dedi adam. kadın bunun üzerine: ' arkadaşınız olabilirim hem burada arkadaşlıklar gelip geçici değildir çünkü buradaki arkadaşlıklar son arkadaşlıktır.' dedi.

etrafındakiere anlattığı hikayeler her zaman çocukarın neşe kaynağı olan bir adam zar zor konuşabilmesine rağmen bir gün kendi hayatını soran bir çocuğa döndü ve dedi ki: 'bir gün yaşlanıcaksın küçük dostum. ve hayatında o dönemde bile beklentilerin olacak. sakın beklentilerinden vazgeçme. çünkü o beklentiler seni ayakta tutacak' dedi. çocukların hiçbiri bu laflardan birşey anlamadı. çünkü adam kalbindeki acıyı bastırmayı iyi biliyordu. sevdiği kadına hayatının son günlerinde rastlamış, onunla hayatında yapmadığı kadar güzel sohbetler etmiş, onun ölümünü seyretmiş, ve iyileşmişti. bunların hiçbiri çocuklara anlatılacak türden hikayeler değillerdi.

gözlerini yumduğu o gece birşeylerin normal olmadığını biliyordu. gözlerini açtığında kendisini farklı bir yatakta buldu. karşısında o duruyordu. güldü ve ' merhaba güzel bayan' dedi. ne olduğunu anlayamamıştı. sadece yaşadığı anın tadını çıkartıyordu. ve durumu anladı. 'hoşgeldin. burada seni bekledim. geleceğini biliyordum ve sen beni yanıltmadın. her zaman çok dürüsttün. tekrar hoşgeldin' dedi güzel bayan. ve ekledi: ' seninle çıkacağımız yolculuğun sonu yok sevgilim umutlarımız nihayete erdi ve artık birlikteyiz.'

o sabah eski kolleksiyoncunun kapısı açılmadı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder